Söyleşi: Kaos Kuramı ile tabiatın bilgeliğine iade-i itibar

Bilim, Düşünceler, Genel, Kaos ve Karmaşıklık
Somut olarak kanıtlanamayanı yok sayan modern bilime karşı Kaos Kuramı yükseliyor. Parmak izlerimizden kalplerimizin atışına, gezegenlerden atomların hareketlerine kadar her yerde var olan ‘kaos’un bir ‘arıza’ değil, kainatın temel kuralı olduğunu savunan Kaos Kuramı’nı Doç. Dr. Sinan Canan ile konuştuk.

Bir nehirde dalga dalga akan su… Ağaçtan düşen bir yaprağın süzülüşü… Bir yağmur damlasının camda kayarken izlediği yol… Tüm bunlar doğrusal olmayan sistemlere örnekler. Diğer bir deyişle, doğrusal olan denklemler gibi önceden hesaplanıp kesin olarak öngörülemez olan durumlar. Öngörülemez ama kendi içinde tutarlı…

Kaos bilimcileri artık, gözümüze görünen ‘düzenin’ bir aldanma olduğunu açıkça söylüyorlar. Her şeyde bir hesaplanamazlık, bir karmaşa, bir önceden bilinemezlik hüküm sürmekte. Ancak bu rastgelelik veya düzensizlik anlamına da gelmiyor. Kaos terimi, günlük yaşamda kullandığımızın aksine, “kısmen hesaplanabilen, fakat içkin bir düzene sahip bir karmaşıklık” olarak tanımlanıyor.

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı’nda görevli Doç. Dr. Sinan Canan ile ‘karmaşık’ bir konu olan ‘Kaos Kuramı’nı konuştuk. Elbette tabiri caizse bir okyanusu anlattı Sinan Hoca, biz ise kabımız kadarını alabildik…

Newton’un elmasından ötesi

Tarihten günümüze kadar geçen süre zarfında bilim ile felsefenin yollarının zamanla birbirinden ayrıldığını gözlemlemek mümkün. Konuyu açmak için bizim günah keçimiz Isaac Newton’ın kafasına düşen elma olsun.

İnsanoğlunun hikâyesini de başlatan ‘elma’ yine yapacağını yapar ve bu sefer de varoluşun temel sorularını soran felsefenin içinden ‘nasıl’ sorusunu cımbızla çekip somut olarak kanıtlanmayanı yok sayan bilimi yüceltir. Bu sayede hayatın içindeki birçok kuralı açıklama imkânı bulan insanoğlu, binlerce yıldır cevabını aradığı, “Neden varız?”, “Neden buradayız?”, “Hayat nedir?”, “Ölüm nedir?” gibi temel soruları görmezden gelmeye başlar. Ancak özellikle son 30 yılda etkinliği genişleyen ‘kaos ve karmaşıklık bilimleri’ sayesinde evreni ve hayatı Newton yasalarının sınırları ötesinde anlamlandırmanın, böylelikle bir kez daha bilim ile felsefenin kucaklaşması sağlanır.

Biz de sohbetimize tam bu kucaklaşma noktasından başlıyoruz. Doç. Dr. Sinan Canan, bilgi alanındaki bu döngüyü şu sözlerle açıklıyor: “Kâinatın ve tabiatın nasıl çalıştığını anladıkça, buradan kendi yaşantımıza dair de çok önemli bilgiler elde edebiliriz. Geçtiğimiz 30 yılda, daha geçen yüzyılda tabiatta görüp de bilimsel olarak anlamlandıramadığımız birçok doğal hadiseyi daha iyi anlamamızı sağlayan ‘kaos ve karmaşıklık bilimleri’ sayesinde, bugün hayata ve olaylara dair yepyeni şeyler söyleyebilmek, kadim doğrularımızın neden ‘doğru’ olduğunu bir kez daha anlayabilmek için güzel fırsatlarımız var. Üstelik bu bilgilerin, kadim bilgeliğimizin bizlere vazettiği temel ilkelerle de uyum sergilediklerini fark ettiğimizde, konuya bigane kalmamız imkânsızlaşıyor.”

Modern körlük

Sinan Canan, “Modern bilim ve modern yaşamla yoğrulmuş zihinler”in tabiatın düzenine karşı körleştiği için Kaos Kuramı’nı anlamakta zorluk çekeceğini vurguluyor: “Elbette artık çağdışı kalmış ‘modern’ eğitim sistemlerimizi gözden geçirme ve tabiattaki bilgeliğe tekrar itibarını iade etme konusunda acele etmezsek, bu süreci bizzat bizler uzatacağız.”

Sinan Canan, etrafımızdaki dünyanın gerçek işleyiş mekanizmasını ne kadar iyi anlarsak, sürdürülebilir bir yaşam inşa etme konusunda da o kadar başarılı olacağımızı düşünüyor: “Modern bilimin geldiği en son noktalardan birisi olan Kaos Kuramı da etrafımızdaki oluşları yönlendiren gerçek dinamikleri anlama konusunda bize yeni bir bakış açısı öneriyor.”

Bildiğimiz hakikati hatırlıyoruz

Kaos Kuramı’nın Batı dünyası için yeni olduğunu söyleyen Sinan Canan, Anadolu kültüründe ise kaotik evren anlayışına çok yakın dünya görüşü olduğunu hatırlatıyor: “Hem kuantum fiziğinden düşünce hayatımıza giren belirsizlik ve dalga fonksiyonu gibi kavramlarla hem de Kaos Kuramı’nın önümüze serdiği yeni makroskobik anlayışla, özellikle Batı dünyası için yeni bir felsefi düşün alanının açıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Özellikle Batı dünyası diyorum, zira bu ‘yeni bilimler’in felsefi çıkarımları bizler gibi Doğulu toplumlar için çok yabancı şeyler değil. Gerek kadim Anadolu kültüründe, gerekse yakın/uzak doğu kültürlerinde bu kaotik evren anlayışına çok benzeyen bir dünya görüşü ve kozmoloji görebiliyoruz. Elbette biz Türkiye toplumu olarak Batı dünyasının kültürel etkisine biraz fazlaca kendimizi kaptırmış olduğumuzdan, bu değerleri hatırlamak için yine, ironik bir biçimde, Batı’nın modern bilgilerinden faydalanmayı daha kolay bulabiliyoruz.”

Zerre küll’ün aynasıdır

Fraktal geometri ve tabiatın davranışları üzerine günümüzde çalışan hemen hemen herkesi hayret ve haşmet duygusunun sarmaladığını söyleyen Canan, “Bedenimizi oluşturan yüz trilyon kadar hücrenin her birisinin zarlarında binlerce adet bulunan minik protein moleküllerinin davranışlarının, yerkabuğundaki depremleri yahut beyindeki büyük sinir ağlarının davranışlarını ortaya çıkaran kurallarla çok benzer matematiksel bir temele dayandığına dair
ipuçlarını görmek, başlı başına hayret verici bir tecrübedir” diyor.

Sinirbilimcilerin, matematik, astronomi veya meteoroloji gibi alanların bulgularından faydalanarak insan beyninin nasıl çalıştığına dair önemli ve yepyeni bilgiler edinebildiğine dikkat çeken Sinan Canan şunları söylüyor: “Küçüğün büyüğe bu kadar benzediği bir evren algısı, yine akla, kadim mutasavvıfl arın ‘Zerre küll’ün; küll de zerre’nin ynasıdır’
sözünü getiriyor ister istemez. Etrafımızdaki dünyanın bir parçasını doğru anlamanın ‘bütün’ hakkında bize bu denli geniş bir kavrayış vermesi, gerçekten hayrete değer bir özelliktir ve ben bunu ‘ilahi bir ikram’ olarak değerlendirmeyi severim.”

Doç. Dr. Canan, Einstein’ın, “Evrenin en anlaşılmaz özelliği, onun anlaşılabilir olması” sözünü hatırlatıyor ve “Evreni daha da anlaşılmaz yapan, bir parçası ile bütünü anlatabilme özelliğidir” diyor. “Bu noktadan hareketle gidilecek birçok düşünsel yol vardır; ama bu yolculuğun herkes tarafından kendi zihninde ve ruhunda kat edilmesinin en iyisi olduğunu düşünüyorum” diyen Canan, “Zira bu yolculuk, sadece bilim adamları için değildir; hepimiz bence bu yolculuk için buradayız” diye tamamlıyor hem sözlerini hem sohbetimizi.

Kahvenin hatırı mı hafızası mı?
Söyleşi: Zihnimizin Yapısı

İLGİLİ YAZILAR:

Fizyoloji hocası olmak…

Fizyoloji “yaşamın mantığı”nı anlamaya dayanan bir temel bilim dalıdır. Sadece tıbbın en temel derslerinden birisi olmakla kalmaz, canlılıkla ilgili (biyoloji, sağlık bilimleri, spor bilimleri ve sağlık hizmetleri gibi) tüm bilimlerde…

Kafamızdaki Sağ ve Sol

Beyin bilimleri ile uğraşan insanlar, sadece bir organımızın faaliyetlerini anlamakla uğraşmazlar; onların temel meselesi, başta insan denen bu muamma olmak üzere, canlıların neden bu şekilde davrandıklarını çözmeye çalışmaktır. Zira beyni…

Tabiattan Anayasalara: Basit Kuralların Gücü

Etrafımızdaki tabiat boşu boşuna yaratılmadığı gibi, onun işleyişine dair keşfettiğimiz kurallar da öyle soyut bilgiler olarak kalsın diye yerleştirilmemiştir doğanın içine. Kâinatın ve tabiatın nasıl çalıştığını anladıkça, buradan kendi yaşantımıza…