Tabiattaki yaratılış ağacının en uç ve en gelişmiş meyvesi olan insanoğlunun bu kainata ve dünyaya bakarak öğreneceği çok şey var. Bunlardan bir tanesi de birlikte hareket etme ve birlikteliğin gücü…
Somut olarak kanıtlanamayanı yok sayan modern bilime karşı Kaos Kuramı yükseliyor. Parmak izlerimizden kalplerimizin atışına, gezegenlerden atomların hareketlerine kadar her yerde var olan ‘kaos’un bir ‘arıza’ değil, kainatın temel kuralı…
Hayatımızı gereksiz yere karmaşıklaştırmak, bu çağda en mahir olduğumuz işlerden birisi. Gerek günlük hayatımız, gerek inançlarımız, gerekse en basit kararlarımız olsun, neredeyse hiç birini sakin bir dimağ, basit ve iç…
Günümüzde bilim ve teknolojinin geldiği düzey, sıradan insanların zihinlerinde bilimi “her şeye kadir bir faaliyet” olarak, gereğinden çok yüce bir yerlere taşıdı. Sıradan insan, bilim adamlarının her şeyi bildiğini zannediyor.…
Etrafımızda olan biten olayları, gördüğümüz nesne ve biçimleri, yahut etrafımızdaki çeşitli davranış biçimlerini anlamak yahut anlamlandırmak için akıl yürütme melekelerimizi kullanıyoruz. Zihnimizin önemli yeteneklerinden bir tanesi, etrafımızda olan-biten ve gözümüze…
Etrafımızdaki tabiat boşu boşuna yaratılmadığı gibi, onun işleyişine dair keşfettiğimiz kurallar da öyle soyut bilgiler olarak kalsın diye yerleştirilmemiştir doğanın içine. Kâinatın ve tabiatın nasıl çalıştığını anladıkça, buradan kendi yaşantımıza…
Cevabı hemen baştan vereyim: Hayır değildir. Beyin bir bilgisayar, bir bilgi-işlem makinası değildir. Peki neden beyinle ilgili hemen her yazıda ve yorumda beynin bilgisayar-vari özelliklerini okuyor, bunlar üzerinden bolca mantık…