Senin dinin hangisi?

Düşünceler, Güncel

Bir dini inancın var mı? Yoksa, şimdilik işin kolay! Ama eğer varsa, sana birkaç sorum olacak izninle…

Dininin adı ne?

Seninle aynı dine inanan kaç kişi tanıyorsun? Müslüman’san kaç Müslüman, Hristiyan’san kaç Hıristiyan, inançsızsan, kaç inançsız tanıyorsun?

Dünyada kaç kişi, aynı isimle, senin inandığın dine inanıyor, biliyor musun? Milyarlar, milyonlar, yüzbinler, on binler?

Peki tanıdığın dindaşlarını düşün; kaçı ile tıpatıp aynıdır inancın?

Anan-baban, eşin dostun, kardeşin-arkadaşın; hangisiyle yüzde yüz örtüşüyor inançların?

Hayır mı? Normal; zaten aynısına inansan, kalır mıydı “başka bir insan” olmanın anlamı?

Peki dinine ne kadar bağlısın?

Mesela dininin en üst mertebesinde gördüğün insanlar, mesela peygamberler gibi yaşayabiliyor musun tüm hayatını?

Hayır mı?

Peki, tanıdıkların arasında böyle kimseler var mı?

Yine mi hayır?

Normaldir; peki neden “tam” olamıyorsun dininin istediği gibi?

Neden “doğru olduğuna inandığın” şeylerin hepsini tastamam yapamıyor, yaşayamıyorsun?

İmkansız mı? Neden?

Fazla mı karışık yoksa?

Senin yaşamına asla uymayacak şeyler de mi var inancında?

Peki, inandığın dinin güzel öğütleri vardır, değil mi? Kötülük yapma, cana kıyma, hak yeme, adaletli ol… gibi?

Onlara uyabiliyor musun?

“Elinden geldiğince”, öyle mi?

Ama hepsine uyamıyorsun herhalde; zira sen de insansın, değil mi?

Ama senin uyabildiklerine uyamayanlara, senin inandığına aynı isimle inanmayanlara bozuk çalıyor musun? Onları eksik, gafil, düşüncesiz görüyor musun?

Hayır demen saçma olur sanırım; zira öyle düşünmesen, neden inanasın böyle şeylere?

Evetse cevabın; söyle bakalım: Senin uyamadığın kısımlara uyanlar, aynı şeyleri senin için düşünseler, sana bunları söyleseler, seni gafletle, dalaletle, cehaletle itham etseler, ne hissedersin?

Peki, kızma, amacım seni kızdırmak değil…

 

Bu dine inanmak nereden geldi aklına?

Annenden-babandan farklı bir dine mensup musun?

Onlarınkiyle aynı mı dininin adı? Yani içine doğdun, öyle mi?

Ama bunun “doğru yol” olduğuna eminsin bir taraftan da sanırım?

Peki nasıl ve neden bu kadar şanslısın?

Başka “dinlerin” içine doğmuş ve o ömürleri boyunca dinlere inanmaya, dinlerinin gereklerini ellerinden geldiğince uygulamaya devam etmiş senin gibi “dindar”lardan nasıl bir farkın var, düşündün mü?

Miras aldığın inançlarla “ebedi ödül”e kavuşabileceğini düşünüyorsun, yanılıyor muyum?

Peki inandığın Yaratıcın, sana neden böyle bir “kıyak” geçiyor?

Neden diğerlerine değil de, bizzat sana ve senin gibilere?

Yanılıyor olmayasın?

Futbol takımı tutar gibi din tutmak, cennete götürür mü ki bizleri?

Neyse, yine hassas bir noktadayız sanırım, konuyu biraz değiştirelim mi?

 

Peki…

 

Dinin gerçekten sana ne emrettiğini biliyor musun sahi?

Aslında, temelde, özde, sana ne diyor inancın, biliyor musun?

Ne kadar düşündün şimdiye kadar bunun üzerinde?

Başkalarından daha fazla düşündüğüne eminim; sen de emin misin?

Öyle ya, yoksa neden hayatın bu kadar nimetinden mahrum kalasın; içgüdülerine ve dürtülerine bu kadar muhalif davranasın?

Dininin temelleri konusunda, seninle aynı dine inanan herkesle yüzde yüz aynı fikirde misin?

Aranızda hiç görüş ayrılıkları yok mudur?

Varsa, aynı dinden olmanızda bir sorun oluşturmaz mı bu durum?

Dini inancın temelleri diyorum; farklı olabilir mi aynı din içinde?

Olabilir gibi sanki, ne dersin?

Bak birileri dinin temeli diye kelleleri kesiyor; birileri yine aynı dinin temelidir diye tüm insanlığa, hatta tüm canlılığa iyilik etmeye gayret ediyor. Bir başkası kendi dinine mensup olanlar dışındakilere gizliden gizliye hor bakıyor; bir başkası ise yine seninle aynı dine mensup, ama hiçbir şeyi umursamıyor; sadece kendi cennetinin peşinde…

Hangisi senin din kardeşin? Hangisi aynı ve tıpkı sen?

Peki birileri “dinine” laf edince, hopluyor musun yerinden? Üzerine alınıyor musun, sanki sadece sana söylenmiş gibi?

Birileri, dininin senin de “aşırı” gördüğün uygulamalarına eleştiri getirdiğinde “gerçek din bu değil!” deme ihtiyacı duyuyor musun?

Dinin, başka insanların acılarını görmene engel, onları paylaşmana mani olabiliyor mu?

Bazı dindaşlarınla çok farkın var değil mi? Peki neden yokmuş gibi refleks gösteriyorsun?

 

Bir şey daha soracağım:

Dininin iyi bir seçim olduğunu düşünüyor olmalısın. Diğer insanlara da önerir misin?

İnancın sadece senin ırkına, senin akrabalarına, senin çevrende yaşayan insanlara has değil herhalde; evrensel bir mesaj değil mi?

Öyleyse ne diyor bu mesaj?

Mesela dünyanın öbür köşelerinde yaşayan insanlar, neden senin dinini seçmeliler?

Senin inancın, onlara nasıl “daha iyi bir dünya” öneriyor?

Mesela o dine inanmak, seni onlardan daha üstün, daha iyi, daha mutlu bir insan yapıyor mu?

Müreffeh ve sağlıklı bir Danimarkalıya, açlıktan tüm köyü kırılan bir Afrikalıya, zengin bir Amerikalı tüccara, Meksikalı bir uyuşturucu tacirine, Tibet dağlarında meditasyon yapan bir Budist köylüye, üçüncü dünya ülkelerinde misyonerlik vazifesi gören yaşlı bir rahibeye, Rock konserinin ön sıralarında kendinden geçen bir Rus gencine, onlarca eşi olan Asyalı bir toprak ağasına, laboratuvarda son teknolojik cihazları ile en üst düzey bilimsel araştırmalar yürüten Hollandalı bir araştırmacıya, toplum dışına itilmiş ve marjinalleştirilmiş homoseksüel bir gence, kutup dairesinde fok avcılığı yapan bir yerliye ve dahi dünyadaki milyonlarca farklı insana, ne sunuyor, ne öneriyor senin inancın?

Bu insanlar neden kendi yaşamlarını bir kenara bırakıp da senin inancını seçsinler?

Onlara ne vadediyor senin inandığın mesaj?

Daha da önemlisi, o mesaj, seni nasıl daha iyi bir insan yapıyor?

Yapıyor mu gerçekten?

Diğer insanlar nasıl istifade edecek bu seçkin inançtan? Birkaç kelimeyi tekrar edip, birkaç ritüeli öğrendikten sonra, aynen hayatlarına devam mı edecekler? Yoksa aynen senin gibi mi yaşamaları gerekecek?

Peki, denediler, ama beğenmediler, ne olacak? Çıkarken “katli vacip” mi olacaklar? O dine girerken olduğu gibi rahatça çıkabilecekler mi? Çıkmak isteyecekler mi?

 

Tamam, seni bunaltmak istemem! Son birkaç soruya izin var mı?

Peki, artık şu dini biraz bir kenara bırakıp seninle ilgili birkaç konuya dokunalım mı?

Söylesene, sen olmasan, bu dünyadan önemli bir şeyler eksilir miydi?

Şu anda yok olsan mesela, seni hiç kimse hatırlamasa; yahut hiç doğmamış olsan, dünya aynı şekilde devam eder miydi?

Varlığınla yokluğun arasında nasıl bir fark var, düşündün mü?

Yani hülasa, neden varsın, bunu düşünmeye ne kadar vakit ayırdın şimdiye kadar?

Kozmik bir kaza eseri olarak mı buradasın, yoksa özel bir amaçla mı yaratıldın?

Dini bir inancın da varsa, demek ki kaza değil burada olman, değil mi?

Yaratılmışların en şereflisi olan, sen misin? Bu yaşadığın mıdır, o en büyük “şeref”?

Umuyor musun peki, yeterince ömrün olduğunda o şerefe layık bir şeyler yapmayı?

Varlığına gerçek bir anlam vermeyi başarmayı?

Madem kaza eseri değil varlığın; peki neden?

Neden varsın?

Aklına gelen ilk tepkiyi vermek, ailenden ilk gördüğüne inanmak, etrafındakilerin yaptığını tekrarlamak için mi?

Neden?

 

Ve merak ediyorum, ey nefsim, bu sorulara adam akıllı cevap verecek kadar yaşayabilecek misin?…

Evrimsiz eğitim olur mu?
Aklı karışık Müslümanlar için (minik) bir “Evrim” kılavuzu

İLGİLİ YAZILAR:

“Hoca/efendi”ler biter mi?

Bazı olaylar, başınızı ellerinizin arasına alıp derinlemesine düşünmenize vesile olur. Hatta bu olaylar, ancak böyle bir iç muhasebeye vesile olursa hayırlı olacak denli “vahim” olaylar da olabilir. İşte bizim milletçe…